Bir zürafanın dünyaya gelmesi zorlu bir iştir…
14,5 aylık hamilelik süresi geçirir anne zürafa. Zürafalar ayakta doğum yaptığı için, doğum esnasında yavru yaklaşık 3 metre yükseklikten sırtüstü aşağı düşer.
Yeni doğmuş zürafa birkaç saniye içinde yüz üstü dönerek ayaklarını vücudunun altına alır.
Sonra doğum sıvısının son kalıntılarını yüzünden ve kulaklarından silkeler.
Şimdi annesinden alacağı sert ama bir o kadar da şefkatli hayat dersine hazırdır artık!!!
Anne zürafa bebeğinin üzerine eğilir kısa bir süre bekler, sonra ilk bakışta mantıksız gibi görünen bişey yapar.
Bebeğini ön ayaklarıyla tekmelercesine dürterek onu ayağa kalkmaya zorlar.
Yavru ayağa kalkmadığı taktirde bu zorlu süreç defalarca tekrarlanır. Ayakta durma mücadelesi çok önemlidir.
Yavrunun yorgunluğu arttıkça anne onu tekrar tekrar tekmeleyerek çabalaması için uyarır!
Nihayet yavru zürafa titrek bacaklarının üzerinde ilk defa durmayı başarır.
Daha sonra anne zürafa başka ilginç bir şey yapar. Yavruyu yeniden tekmeleyerek yere düşürür.
Neden mi? O’na nasıl ayağa kalktığını tekrar tekrar hatırlatmak için!
Doğal hayatta yavru zürafalar için en güvenli yer annelerinin yanı ve zürafa sürüleridir. Sürüden ayrılmamaları için mümkün olan en kısa sürede ayağa kalkmaları ve yürümeyi başarmaları gerekir.
Aslanlar, sırtlanlar, leoparlar ve vahşi av köpekleri genç zürafaları büyük bir keyifle takip ederler…
Eğer anne zürafa yavrusuna nasıl ayağa kalkacağını öğretemezse yırtıcı avcılara yem olması işten değildir…
Peki, biz insanlar nasıl bir ders çıkarmalıyız bu doğum sürecinden diye sorarsanız, şuan hayatta olmayan Irving Stone’a kulak vermeniz gerekiyor.
Hayatını önemli kişileri inceleyerek ve onların hayatlarını yazarak geçiren Stone, bu özel insanların ortak noktasını şöyle tarif ediyor:
“Onların hayatlarında hep peşinden koşacakları ve onları ayakta tutacak bir gayeleri ve düşleri vardır.”
Elbette ki, insanların gayesine ulaşması kolay olmaz, bazen sert engellerle karşılaşır.
Ama görünüşte sert ve çetin gibi görünen bu şartların altında, aslında insanı kuvvetlendiren ince bir şefkat vardır.
İşte, sadece özel insanlar için değil, hepimiz için geçerli olması gereken bu gerçeği Stone şöyle dile getiriyor:
“Bu insanlar defalarca darbe yerler, yere yıkılırlar, karalanırlar ve yıllarca hiçbir şey elde edemezler.
Ama yere yıkıldıklarında her zaman ayağa kalkarlar. Bu insanları yok edemezsiniz.
Onlar çalışıp didinirler ve hedeflerine ulaşmaya çalışırlar.
Hayatlarının sonunda yapmaya çalıştıkları şeyin ancak mütevazi bir kısmını başarsalar da asla yılmazlar!”