Ülkenin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp Karadeniz sahillerine çıkmış.
Uçarken görmüş kazı… Hemen nişan alıp ateş etmiş: dannn!!!
Kuş döne döne inmeye başlamış yere… Etrafı çitle çevirili bir araziye düşüvermiş sonunda da.
Avukat hemen araziye girip kuşu almaya yeltenmiş. Tam çitlerden içeri girecekken karşısına yaşlı bir köylü çıkmış.
Köylü avukata sormuş;
─ Ne yapıyorsun benim arazimde?
Avukat;
─ Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum.
Yaşlı köylü;
─ Arazi benim olduğuna göre, içindeki her şey gibi, kuş da benimdir.
Avukat hemen diklenmiş;
─ Ben bu ülkenin en büyük avukatlarından biriyim. Beni uğraştırma beyamca! Mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar elinden alırım bak!
Yaşlı köylü gülmüş;
─ Biz buralarda böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, ‘üç tekme’ kuralıyla çözeriz, demiş.
─ Nedir o üç tekme kuralı? diye sormuş, avukat merakla.
Yaşlı köylü;
─ Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki… Sonra yene ilki… Bir kişi pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder.
Avukat genç, güçlü kuvvetli, sportmen. Köylü ihtiyar. İçinden “ben bunu haklarım” diye düşünerek;
─ Kabul, demiş.
─ Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende, demiş yaşlı köylü. İlk tekmeyi atmış avukatın kasıklarına…
“Ugggh” diye dizlerinin üzerine çökmüş avukat. İkinci tekme tam midesine gelmiş ki, avukat öğlen yediği yemekleri çıkarayazmış, “böğğğ” diye bağırıp dört ayak haline gelmiş yerde.
Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi tam kıçının ortasına yerleştirince de öne doğru kapaklanmış avukat.
Önde de köylünün ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek var, avukatın suratı aynen gömülmüş içine.
Avukat;
─ Şimdi sıra bende, ihtiyar tilki, diye doğrulmuş, ağzına kadar giren pislikleri ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken.
Yaşlı köylü gülmüş;
─ Pes ediyorum. Bir kaz için dövüşmeye değmez. Al kuşunu git!