Yıl 1944. Ilgaz dağlarının eteklerinde bir köy ilkokulu…
Köy Enstitüleri için güç bela aldırılmış dört jipten biriyle çok sayıda köyü bizzat gezmesiyle tanınan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, okulun önünde araçtan iner.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında uzun süre kapıyı açtırmaya çalışır. Sonunda okulun başöğretmeni gelir ve okulu gezdirmeye başlar.
Tonguç, daha yeni inşa edilmiş okulun sınıflarından birinde tavandan damlamakta olan suyu görünce başöğretmene nedenini sorar.
Başöğretmen umursamaz bir tavırla;
─ Birkaç kez Çankırı İl Eğitim Müdürlüğü’ne yazdım ama kimse ilgilenmedi, der…
Tonguç;
─ Peki, siz bir şeyler yapamaz mısınız? deyince başöğretmen birdenbire çıkışır:
─ Ben başöğretmenim, dam aktarıcısı değil!
İlköğretim Genel Müdürü’nün bu sözleri duymasıyla bahçeye fırlaması bir olur. İnşaattan kalma bir merdiven bulur. Çatıya tırmanarak kırık kiremitlerin yerini tespit eder ve yenileriyle değiştirir.
Bütün bunlar birkaç dakika içinde olup bitmiştir. Tonguç, aşağı inince başöğretmene dönerek;
─ Bir daha dam akarsa Çankırı’ya bildirme. Hemen bana haber ver, ben gelir hallederim, diyerek kartını uzatır.
Başöğretmen elindeki kartta yazan isme ağzı açık bakarken Tonguç çoktan başka bir köye gitmek üzere uzaklaşmıştır bile.