Tohum ve Bomba

Bir tohum yüzlerce yıl uykuda kaldıktan sonra uyanıp, hiçbir şey olmamış gibi yeşerebilir mi?

Hikâyemiz sessiz sakin bir müzede, bir kabinin içinde başlıyor. Orada, o karanlığın içinde, yığın halinde bazı tohumlar duruyor: Gülibrişim ağacı tohumları.

Çin’den geliyorlar. 1793 yılında, Pekin’den Londra’ya bir İngiliz diplomat tarafından, ipek yetiştirmek isteyen İngilizler için muhtemelen gizlice getirildiler. 

1940’a geçiyoruz. Alman bombardıman uçakları Londra göklerinde uçuyor, British Museum’un botanik bölümünü vuruyor, kabinimize isabet ediyor ve tohumları etrafa saçıyor.

Havada süzülüyor, tutuşuyorlar ve itfaiye ekipleri tarafından söndürülerek enkaz altında terk ediliyorlar.

Haftalar sonra işçiler, savaş alanında bazı filizlerin yeşerdiğini, fidanlarının alanı kapladığını görüyor.

Kabinde geçen 150 yılın ardından gülibrişim tohumları yeşermiş, boy vermiş.

Hani bazen olmayacak şeyler oluyor, bomba gibi düşüyor ya olaylar hayatımıza…

Hani yıkılıyoruz, paramparça oluyoruz…

Hani oluyor ya hepimize zaman zaman. Belki de yeni fidanlar yeşerecektir ve bu yıkım gereklidir. Olamaz mı?