Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir şehre gitmiş.
Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
“Tiyatro gelin kaçırmayın, bu akşam tiyatro…”
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş.
Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye.
Oyun bitmiş herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış.
Adam ise: “Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek” demiş.
Seyrettiği oyunun etkisinde, müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş.
Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş.
Ardından denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş. “İşte, burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım” demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış.
Onu da diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış.
Aylardır kirden, tozdan içine girilemeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
— Tamam, seni işe alıyorum.
— Fakat benim yatacak yerim yok.
— O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür;
─ Adın neydi senin? Buraya yazalım, demiş.
Aldığı cevap ise şu olmuş:
— William…Adım William Sheakspeare.
Yine rivayete göre tiyatroyla ilk tanıştığı bu tarihte 30’lu yaşlardaymış Sheakspeare. Bu tanışma onda tutku haline gelince büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış.
Meslek hayatı boyunca hergün çok az uyuyarak bu tutkusu uğruna, zamanının büyük bölümünü adamaktan vazgeçmemiş ve hepimizin çok iyi bildiği o muhteşem oyunlarını yazmış.
Bu oldukça düşündürücü ve inanılmaz bir hikaye gibi görünse de günümüze ve kendi durumumuza uyarladığımızda, eğer fark edebilirsek bir de ilham veren, insanı motive eden bir yönü vardır.
Peki, o zaman biz kendimiz için ne yapabiliriz? Acaba biz de yapmak istediklerimizi yapmak için geç kaldığımızı mı düşünüyoruz?
Yayıncının Notu: Okumuş olduğunuz hikayenin gerçek olup olmadığına dair yaptığım araştırmada hikayeyi doğrulayacak yada tam tersi, yanlışlayacak bir bilgiye ulaşamadım. William Sheakspeare’in hayatının ilgili dönemine dair pek fazla bilgi yok maalesef. Güzel bir motivasyon hikayesi olması sebebiyle de Serap hanımdan alıntılama yaparak yayınlamayı uygun gördüm. (H.G.)