Soraya’yı Taşlamak

13 yaşındaki İranlı Soraya, küçük suçlardan sabıkalı 20 yaşındaki Ghorban Ali ile evlendirilir.

23 yıl süren evliliğinde yedi çocuğu olur. Kocasının dayaklarından dolayı iki bebeği de ölü doğar.

İran’da 1979 yılında İslam Devrimi ile her şey değişir.

Komşu kasabada gardiyan olarak çalışan Ghorban Ali, orada 14 yaşındaki bir kıza göz koyar.

Soraya’yı boşamak ister ve nafaka vermemek için onu sadakatsizlikle suçlar ve yalancı tanıklar ayarlar.

Çocukluk arkadaşı Firuze’nin ölümünden sonra Soraya, Firuze’nin ortada kalan kocası Haşim ve çocuklarına ev işlerinde yardım etmeye başlar.

Hain planı için bu durumu kullanan Ali, karısının onu Haşim’le aldattığını ileri sürer ve kısa süre içerisinde bunu küçük kasabada yayar.

Ali daha sonra Haşim’i tehdit ederek yalan söylemesini ister; çünkü hükmün gerçekleşmesi için 4 erkek şahide ihtiyaç vardır.

Bunlar da bir şekilde bulunur ve Soraya’nın babası Morteza Ramazani de toplum baskısına boyun eğerek recm cezasını onaylar.

35 yaşındaki Soraya, 15 Ağustos 1986 tarihinde şeriat hükümlerine göre recm ile kurban edilir.

Soraya’ya son sözleri sorulduğunda verdiği yanıt şu olur:

“Bunu nasıl yapabilirsiniz? Sizler benim dostum, arkadaşlarımsınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı yemekten yedik.

Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın!

Bunu bana nasıl yapabildiniz? Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?”

Ağlamayacağına söz veren Soraya’ya ilk taş darbesi babasından gelir…

Daha sonra sırasıyla oğullarının ve kocasının, ardından da salyaları akan halkın attığı taşlarla katledilir.

Recm cezasının uygulanmaması için çaresizce çırpınan Soraya’nın halası Zahra, bu olayı tüm dünyaya duyuracağına dair kendisine söz verir.

Katliam sonrası İran asıllı Fransalı yazar Freidoune Sahebjam’a anlattıkları yazar tarafından kitaplaştırılır.

Bu gerçek yaşam öyküsü 2008 yılında beyaz perdeye “Soraya’yı Taşlamak” adıyla aktarılır.