Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakır’dan İstanbul’a okumak için gelir. Galatasaray Lisesi’nde öğrencidir.
İçinde bulunduğu yalnızlık halinin verdiği ilhamla kendine hayali bir sevgili yaratır ve onun ağzından kendine mektuplar yazar ve bu mektupları, postaneye gidip kendi adına postalar.
Kendi kendine mektuplar yazıp postalaması yaklaşık olarak yarım yıl boyunca devam eder.
Şair, bu konuyla ilgili anısını arkadaşı Şemsettin Kutlu’ya yolladığı mektupta detaylıca anlatır:
Galatasaray Lisesi’nde idim. Arkadaşlarımın çoğu varlıklı, iyi giyinen, gösterişli çocuklardı. Ben giysem, onlar gibi kendime yakıştıramaz, pısırıklıktan kurtulamazdım.
Çoğunun ceplerinde güzel, fettan kızlardan gelmiş mektuplar, resimler bulunur; övüne övüne bunları birbirlerine okuyup gösterirlerdi.
Onların bu başarılarını gördükçe içim içimi yerdi. Geceleri yatakhanede fısır fısır, bu çeşitten kahramanlıklar anlatıldıkça benim gözüme uyku girmezdi…
Ben bunların çoğundan daha derin, daha duygulu, daha anlayışlıyım; üstelik bazı dergilerde şiirlerim de çıkıyor.
Onlardan eksiğim yok, fazlam var. ‘Hal böyle iken neden benim de kız arkadaşlarım olmuyor?’ yollu tasalarla, sabahlara kadar yastığımda döner bire dönerdim…
Tatil ya da paydos oldu mu, bu hızla okuldan dışarı fırlar, Tünel’le Taksim arasında melül mahzun mekik dokurdum. Ama faydasız, yine de okula eli boş dönerdim.
Bu, uzun süre böyle gitmişti. Baktım ki, bu işin sonu yoktu. Arkadaşlarıma karşı da, kendime karşı da zor durumda kalıyordum.
Nihayet buna bir çare buldum. Kafamda, kendi zevkime göre bir sevgili yarattım. Ona boy pos verdim, kaş göz düzdüm, adını koydum.
Artık benim de hiç değilse arkadaşlarıma anlatacak bir ‘kızım’ vardı. Anlatmaya da başladım. Yalnız ne var ki, bunu belgelendirmek gerekiyordu…
Bir gece, kuytu bir köşede yazımı değiştirerek, özene bezene, bu düşten sevgilimin ağzından, kendime bir mektup yazdım. Beşiktaş postanesine gidip, oradan adıma postaladım…
Mektubun elime geçtiği günkü heyecanımı anlatamam. Bu gerçekten sahici bir kızdan gelseydi, ancak o kadar duygulanırdım.
Bir süre sonra bu mektupları arkadaşlarıma okurken onlar, ‘Cahit, sen tam dengini bulmuşsun. Sen şair, o şair…’ diyorlardı…
Sonunda galiba ben vefasızlık ettim. Mektuplaşmayı kestim.
Alıntı