Arkadaşlarla konuşurken ‘Ya bi buluşsak’ diyoruz ve pek çoğundan aynı cümleyi duyuyorum: “Sana zahmet olmasın, dışarıda buluşalım.”
Hele çocuğu olan arkadaşlar “zahmet vermemek için” daha bi uğraş içinde oluyorlar. Çocuklar okuldayken buluşalım, evin dağılmasın falan diyorlar.
(3 çocuğuyla eve davet ettiğim için mahcup olup, teşekkür eden arkadaşım olmuştu )
Yeni sitelerde “misafir salonu” diye bir bölüm yapılıyor. Misafirlerimizi eve almayalım, o salonda ağırlayalım diye.
Çocuklarımız arkadaşlarını ağırlamak istediklerinde kullansınlar diye parti evleri, çocuk misafirhaneleri kuruluyor.
Bütün bunlar kimse eve gelmesin, zahmet olmasın diye. Oysa misafirliği zahmete dönüştüren bizleriz. O, iki çeşit yapmış, ben üç yapmazsam ayıp olur dediğimiz için zahmetli bu iş.
Evimize gelen kişiler bize değil de, evimize bakmaya geliyormuş gibi harıl harıl temizlik yapıp işi zorlaştırdığımız için zahmetli…
“Bugün evi toplayamadım” samimiyetini, çocuklu evin doğal dağınık hallerini, “Gelirken bi simit alıver de çay-simit yapalım” demeyi, tek bir çeşit kekin yanında sade muhabbetimizi katık etmeyi “ayıp” saydığımız için zahmetli.
Oysa bence hiç kimse bizim camımızın, sehpamızın, halımızın temizliğine ya da kekimizin böreğimizin çok çeşitliliğine gelmiyor. Eğer buna bakıp bunun için gelecek kişiler varsa da, zaten onlara “dost” denmiyor.
Öyle değil mi ama?
Hatice Kübra Tongar