Elazığ’ın Sako Mahallesinde, yeni adıyla Mustafa Paşa Mahallesinde dillere destan bir sevda yaşanmış.
Mahallenin yağız delikanlılarından, herkesçe sevilen, yakışıklı mı yakışıklı dalyan gibi bir delikanlı Mamoş (Mehmet) ile, yine aynı mahalleden bir kız sevdalıymış.
Mamoş tahsil için Elazığ’ı terk ettiğinde sevdiği kızı kendinden yaşça çok büyük olmasına rağmen, zorla Bekir Hoca adında biriyle evlendirmişler.
Aradan bir hayli zaman geçer, Mamoş mahallesine döner. Döner dönmesine de artık çok geç kalmıştır, sevdiği kızı bir başkası almıştır.
Tutucu bir çevrede yaşayan kız, ailesinin baskısına karşı çıkamamış, Bekir Hoca ile evlenmek zorunda kalmıştır.
Her günü ızdırap, her günü gözyaşıyla geçmektedir.
Mamoş her gün giyinip kuşanıp aynı mahalleden, Bekir hocanın evinin önünden gelip geçer, arada bir pencereye taş atarmış.
Pencereye gelen taş ile sevdiğinin geldiğini anlayan genç kadın gizlice bahçeye çıkar, Mamoş ile görüşürmüş.
Günler, aylar böyle gelip geçerken, genç aşıkların bu halleri dışarıdan da fark edilmeye başlanmış. Dedikodu almış başını yürümüş.
Dedikodular kulağına gelen yaşlı Bekir Hoca o sabah erkenden Harput’un alt tarafında bulunan, bağı bahçesiyle ünlü “Hüseyini” köyündeki bahçeye gideceğini, akşam eve dönmeyeceğini söyleyip evden çıkar.
Ahırdaki eşeğini alma bahanesiyle, ahırın kapısını sanki çıkarmış gibi yapıp çarparak içerde saman balyalarının arkasına saklanır beklemeye başlar.
Akşam olduğunda önce pencereye bir taş gelir, sonra genç aşıklar karanlığın kuytusunda buluşurlar.
Kocasının gece eve gelmeyeceğini düşünen genç kadın sevdiğini eve davet eder, birlikte içeri girerler.
Onlar içerde meşk ederken, ahırda hazırlıklı bekleyen Bekir hoca, sessizce eve gelir, yatak odasında koyun koyuna yatmakta olan genç aşıkları kurşun yağmuruna tutar.
Hem Mamoş’u hem de karısını oracıkta öldüren Bekir Hoca gidip zaptiyeye teslim olur.
Mahkemede namus davası deyip ceza almaktan kurtulur, beraat eder. İki sevdalının cenazesi de aileleri tarafından Harput mezarlığına defnedilir.
Olayın ardından bir türkü söylenir dilden dile. Mamoş’un türküsüdür bu, genç aşıkların ağıdı…
Hiçbir türkü yoktur ki bir hikayesi olmasın. Türküler insanın yüreğinin orta yerinden kopup gelen namelerdir, yürek sesidir her biri…
Pencereden bir taş geldi
Ben sandım ki mamoş geldi
Uyan Mamoş, uyan Mamoş
Başımıza ne iş geldi
***
Penceresi yeşil perde
Yeni düştüm ben bu derde
Kör olasın Bekir Boca
Nasıl yatak bu dar yerde
***
Eyvah mamoş, eyvah mamoş
Tabip getir, imdada koş
***
Penceresi yeşil yaprak
Mamoş giyer siyah kalpak
Kör olasın Bekir hoca
Yatağımız kara toprak
***
Evlerinde koyun kuzlar
Vuruldum ben yaram sızlar
Öldüğümü aramim ben
Yetim kaldı yavru kızlar
***
Di kalk Mamoş, Mamoş, di kalk
Başımıza yığıldı halk
***
Evlerinin ardı kavak
Yağmur yağar ufak ufak
Kör olasın bekir hoca
Ağzımdaki kurşuna bak
***
Pencerenin önü çardak
Rakı içdik bardak bardak
Kör olasın Bekir hoca
Koymadın ki murad alak
***
Eyvah mamoş, mamoş eyvah
Doktor çağır, yarama bak
***
Dış kapıyı, araladın
Ak bahtımı, karaladın.
Kör olasın Bekir hoca
Mamoş’u da yaraladın
***
Mamoş, palton tutayım mı
Hayrın için satayım mı
Mezarında boş yer var mı
Ben de girip yatayım mı
***
Mamoş ninni, mamoş ninni
Bilinmez kim kime kini
Bekir hoca vurdu beni
***
Türküyü dinlemek için tıklayın…