Sen tutar, çocuğun sünnet oldu, çükünden bir parça kesildi diye ”Paşa” kıyafeti giydirirsin, düğün salonunda tahtlara oturtursun, eline kılıç kalkan verirsin.
Sonra sen yine tutar, evine misafir geldiğinde ”Hadi aslan oğlum göster amcalara pipini” diye çocuğa gaz verirsin.
Ve sen çocuğun çayını ”Paşa” çayı yaparsın.
Severken ”Paşam” diye seversin.
”Erkeğin malı meydanda olur.” dersin.
Annesine küfür ettirir eğlenirsin.
Komşu kızların oralarını buralarını ellemelerine ”Çapkındır benim paşam.” Dersin.
”Kuş ötüyor mu?” diye sürekli Paşa’nın çükünü çekip durursun.
Sonra bir gün bu çocuk büyür ve aslında ”paşa” olmadığı gerçeği ile yüzleşir.
Bu anda, senin o Paşa’nın ”Mal” ı meydanda olmasa da kendisi ”Mal” gibi meydanda kalır.
Ve en sonunda bu Çük Kafalı Paşa, ona yaşattırılan travmanın intikamını da döner masum çocuklardan ve kadınlardan çıkarır.
Önüne gelene tecavüz ederek, saldırarak, vurup kırıp dökerek, ezikliğini, küçük pipiliğini, aldatılmışlığını, rezilliğini kapatmaya çalışır.
Çünkü sen ona Çekten ve Çükten başka bir ”var olma” yolu öğretmemişsindir.
Çünkü o çükü ve çeki olmadığı zaman kocaman bir ”boşluk”tur.
Çünkü sen nasıl başka bir cahilin eseriysen, O da senin eserindir.
Ben bunları yazarken, bir çocuk daha tecavüze uğruyor.
Ve bunu yapan senin çükü olduğu için kendini özel ve kutsal” sanan yaratığındır, senin eserindir.
Kendinle ve ve “Paşa”nla gurur duyabilirsin…
Tamer Dursun