Hitabet konusunda yeteneksiz bir papaz, görevini daha iyi yapabilmek ve vaazlarında dinleyicilerin ilgisini canlı tutabilmek amacıyla kendisini geliştirmek istiyordu.
Bunun için şehirde düzenlenen çeşitli konferanslara dinleyici olarak katıldı.
Konferanslarda kendi alanlarına hakim, dinamik çok iyi konuşmacılar vardı. Papaz hepsini can kulağıyla dinliyordu.
Konferanslardan birinde dinleyici kitlenin dikkati dağılmak üzereyken konuşmacı aynen şöyle dedi;
“Hayatımın en güzel yılları karım olmayan bir kadının kollarında geçti!”
Bu sözü duyan kalabalık şok oldu!
Bir anda tüm ilgi dinleyiciye yoğunlaştı. Herkes can kulağıyla dinliyordu.
Konuşmacı kısa bir es verdikten ve tüm ilgiyi topladığından emin olduktan sonra “O kadın benim annemdi!” diyerek devam etti.
Kalabalık kahkahalara boğuldu ve konuşmasının geri kalanında ilgi hiç dağılmadı, herkes pür dikkat dinledi.
Konferanslarda ara ara yapılan küçük esprilerin sihrini gören papaz ertesi hafta vaazında bu espriyi kullanmaya karar verdi.
Güneşli bir Pazar günü vaaza başlamak için minbere doğru yaklaşan papaz yapacağı espriyi kafasında prova ediyordu.
O an tam hatırlayamadı, ancak bir yerden başladığında hafızasının yardımcı olacağını düşünüyordu.
Minberde mikrofonu eline alıp yüksek sesle şöyle dedi;
“Hayatımın en güzel yılları, karım olmayan başka bir kadının kollarında geçti!”
Kilise cemaati ani bir şaşkınlıkla papaza döndüler, adeta şok olmuşlardı, devamını bekliyorlardı.
Şaşkın ve sessiz bir 10 saniye bekleyişin ardından esprinin ikinci yarısını hatırlamaya çalışırken, papaz nihayet konuşmaya devam etti;
“… ve onun kim olduğunu hatırlayamıyorum!”