Çocuktum o zamanlar. Ankara’nın gecekondu mahallelerinin birisinde yaşıyorduk.
Bir oyun havası vardı, içindeki sözler çok ilgimi çekmişti.
“Ölüm ile ayrılığı tartmışlar. 50 gram fazla gelmiş ayrılık…”
Çocuk aklımla hep bu sözü düşünürdüm. Ölüm daha ağır değil miydi?
Ölüm sondu, dönüşü yoktu. Ölüm zordu, çaresizdi.
Yıllar geçti, ben büyüdüm ama hala neden ayrılığın daha ağır olduğunu anlamamıştım.
Lise çağları yeni yeni sevgililerim oluyordu, seviyordum, ayrılıyordum ama o ağırlığı hala hissedemiyordum.
Ama şimdi ayrılığın ölümden neden ağır olduğunu anladım.
Evet ölüm sondu ve kesindi ama ayrılık kesin değildi. Umut vardı ayrılıkta.
Ayrılığı ağır yapan şey umuttu…
Ölse sadece özlersin, ayrılınca hem özlüyor hem bekliyorsun.
Ayrılığı ağır yapan şey beklemekti…