Ödüllü Yalan

Evvel zaman içinde bir vakit padişah, çağırmış tellalları;

─ Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim! diyerek ilanını halka duyurma emri vermiş.

Yalan güzel bir şey değil elbette, ama padişah bu ilanla zeka testi yapacakmış. Yarışma zamanı gelince padişah, katılanları teker teker huzuruna çağırmış. Birinci kişi kendinden emin bir şekilde yalanını söylemiş;

─ Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.

Padişah;
─ Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabi!

İkinci yarışmacı;

─ Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar, demiş demesine; ama Padişah buna;

─ Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş.Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa kral odur tabii! cevabını vererek bunun da yalan olmayacağını ifade etmiş.

Bir başka yarışmacı da;

─ Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü! diyerek yalanını ortaya koymuş.

Amma velakin padişah, buna da bir cevap vermiş;

─ Senin ok, bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce ok, takılacak yer bulamayıp yere düşmüştür.

Böylece padişah, her yalana geçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha “Bu yalandır!” dedirtememiş.

Son yarışmacı hariç tabi… Son yarışmacı;

─ Padişahım, siz benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştınız. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır derseniz ödülümü veriniz. Yok, bu dediğim yalan değilse o zaman borcunuzu ödeyiniz!