Mehmet babasının cenazesinde hüzünlüydü. Sadece babası öldüğü için değil, onu yeteri kadar tanıyamadığı için de üzüntülüydü. Babası ile annesi o çocukken ayrılmış. Mehmet annesinde kalmıştı.
Annesinin babası hakkındaki sözleri nedeniyle büyüyünce babasını görmek istememişti. Babasını toprağa verirken pişmandı. Keşke babasını tanıyabilseydi. Belki de babası annesinin anlattığı gibi biri değildi.
“Baban garip ve ilginç bir insandı, kah içine kapanık, kah sosyal, kah maceracı kah da temkinliydi. Tek bildiğim iyi bir eş olamadığı ve onunla yaşamanın sadece bir sorun yumağıyla boğuşmak olduğu.
Onun sana hiçbir faydası dokunmayacaktır. Pek para tutan biri de değildir, ölürse miras da kalmaz sana” demişti annesi.
Bunların doğru olup olmadığını asla öğrenemedi. Cenaze töreni boyunca babasının kendisine ne bıraktığını merak etti.
Çünkü babasının bir arkadaşı ona babasından bir mektup kaldığını söylemişti. Acaba o mektupta ne vardı? Belki de bir vasiyetnameydi. Belki de bir özür mektubuydu bu.
Cenaze töreninden sonra ihtiyarın birisi eline bir zarf tutuşturdu:
“Bu sana babandan kaldı”
İnsanların dağılmasını bekledikten sonra babasının mezarı başında mektubu açtı. Mektupta şunlar yazıyordu.
Biricik Mehmet’ime,
Uzun süre seninle irtibat kurmayı bekledim. Sen koca adam olduktan sonra senin ayağına gitmeye babalık gururum elvermedi.
Keşke seni ölmeden önce görebilseydim. Nasılsa bir gün beni bulursun diye umdum. Seninle deneyimlerimi paylaşacaktım.
Sen gelmeyince bir yerlere not almaya başladım. Doktorum en fazla 6 ay yaşayacağımı söyleyince bu mektubu yazmaya karar verdim.
Öleceğimi kimseye haber vermedim. Çünkü bu bilgi kimsenin işine yaramayacak, tersine üzecekti.
Birilerini üzmek, kin gütmek, intikam almak kimseye fayda sağlamaz. İntikam soğuk yenen yemektir derler. Aslında öğle değil, intikam ham insanların yani olgunlaşamamış karakterlilerin yedikleri bir halttır.
Bunun en büyük örneği rahmetli annendir. Kin ve nefret ile dolu yaşamı ona hiçbir fayda sağlamamıştır.
Seni görebilseydim, ömrünü yiyemeyeceği paraları kazanmak için heba edenlerin aptal olduğunu söyleyecektim. Evet, sırf başkalarına miras kalsın veya zengin desinler diye para biriktirmek ciddi bir aptallıktır.
Şu an ben zengin ölenlerle aynı servete sahibim, iki metre bez… Bu nedenle para için kimseyi kırma, karakterini bozma.
Hayatın bana verdiği ilk ders, mutlu olmanın en kısa yolunun başkalarını mutlu etmek olduğudur. Neşe ve keyifte de böyledir. Ne zaman mutsuzluğa saplansam, mutlu olmak için başkalarının yardımına koşarım.
Hayatın bana öğrettiği en büyük ders ise hayatın en büyük kararının evlilik olduğudur. Yanlış bir evlilik tüm doğrularını süpürüp götürebilir.
Evlilikle ilgili öğrendiğim bir ders de kendin sorunlu biriysen, asla başka bir sorunlu ile evlenmemendir. Kimse mükemmel değildir, ama insanların bazısı diğerlerine göre biraz daha arızalıdır. Bunlardan uzak dur.
Evlilikle ilgili öğrendiğim en önemli şey ise sorunlu giden bir evliliğin çocuk ile kurtulamayacağıdır. Fakat ne hikmetse herkes bunu yapar, biz de aynı hatayı yaptık.
Bir de işyerinde edindiğim tecrübeler var. İşyerinde yapılabilecek en büyük hata biriyle romantizm yaşamaya çalışmaktır.
Asla aşk ile iş bir arada olmuyor, üstelik aşkın hakkı da verilmiyor. İlişki bitince etrafa rezil olmak da cabası.
Eğer bir yerlerde patron veya yöneticiysen çalışanlarına iyi davran. Sen onlara iyi davranırsan, onlarda müşterilere iyi davranırlar, işlerini daha iyi yaparlar. Bu sayede daha çok kar edersin.
İş hayatının bir de toplantıları vardır, bilirsin. Böyle ortamda kendini zeki göstermek için kasma, bunun yerine hoş sohbet ol. Bu daha etkili…
Başkalarına iyi davranmanın hiçbir maliyeti yoktur. Bu nedenle faydalı ol başkalarına, hiçbir şey yapamazsan güler yüzlü ol.
Herkes er geç ölecek, önemli olan hayatı paylaştığın kişilerde hoş anılar bırakmak, olabildiğince faydalı olmak. İyilik yapanlar bir şekilde karşılığını bulur.
Hangisi daha önemli, mükemmel olmak mı, yoksa iyi olmak mı deseler tereddüt etmeden iyi olmak derim. İnsanın en mükemmeli bile kusurudur. Fakat iyileri herkes sever.
Yaşam akıp gidiyor, planlarını uygulamak için emekli olmayı bekleme, yaşam yaşadığın andır, yarına çıkmaya kimsenin senedi yok.
Bir gün senin de çocuğun olacak. İnsanlar çocuk yetiştirmekle, sığır beslemeyi aynı zannediyorlar.
Halbuki sığırın her istediğini verirseniz kısa sürede yetişir ama çocuğun her istediği verilirse karakteri zayıf kalır, terbiyesiz olur.
Çocuğuna yokluğu da öğret, acıları da. Sen öğretmez isen hayat öğretir ki hayat anne baba kadar şefkatli değildir.
Ben bunları söylemek için ölmeyi bekledim, işte bu da bir aptallıktır. Sen bildiklerini paylaş. Unutma bilgi paylaştıkça azalmaz.
Sana mirasım sadece bu mektuptur oğlum. Ama umarım ki maldan, paradan daha faydalı olur.
Seni Seven ve Özleyen Baban…