Almanya’da işçi olarak çalışan gurbetçi Bayram anlatıyor;
12 işçi Köln’de bir pansiyonda kalıyorduk. Pansiyonun en yaşlısı Muharrem Abinin okuma yazması yoktu.
Bir gün elinde mektupla geldi.
“Yengen yollamıştır belki şunu bana okur musun Bayram?” dedi.
Mektubu tane tane okudum yenge yollamış.
Hem dinledi hem ağladı.
Bir kaç gün sonra “bir de cevap yazalım Bayram” dedi.
Gel zaman git zaman bu iş benim üstüme kaldı.
Artık aileden sayılırdım her şeylerini biliyordum.
Son mektupta Muharrem Abinin eşi “Sağolsun komşunun kızı Gülizar ne zaman istesem sana mektup yazıyor” diye not düşmüş.
Meğer yengenin de okur-yazarlığı olmadığından o da tanıdık birine yazdırıyormuş.
Yazınız pek güzelmiş!
Ben Muharrem Abiden habersiz mektubun sonuna “Gülizar hanım yazınız pek güzelmiş” minvalinde bir not yazınca o da bana bir şeyler yazdı.
O notlar zamanla yarım sayfayı buldu. Tabi bu durumdan ne Muharrem Abinin ne yengenin haberi var.
Öylece biz bu işi büyüttük. Yani Muharrem Abinin gurbet mektupları bizim de aşk muktuplarımız olmuştu.
Çok vakit geçmeden konuyu Muharrem Abiye açtım.
“Ulan Bayram, ben bir söylüyorum sen üç yazıyordun meğer ondanmış” dedi, gülüştük.
Gülizar’ı istemeye gittik, 4 ay içinde evlendik.
Ama o mektupları bize vermediler.
Aşk mektuplarımız onlarda kaldı.
Kaynak: Diaspora Türk