1970 ‘lerin ünlü bir araştırmasında, bir araştırmacı anaokulu çocuklarını tek tek odaya alır, odada masanın üzerindeki tepsideki marşmelov dışında bir dikkat dağıtıcı yoktur.
Araştırmacı odadan çıkmadan çocuğa marşmelovu isterse hemen yiyebileceğini veya on beş dakika beklerse ikinci bir marşmelov ile ödüllendirileceğini söyler.
Çocuklar, bu çelişkiyle yüz yüzeyken Walter Mischel yüksek lisans öğrencileri bir aynanın arkasından onları izlerler.
Bazıları, araştırmacı çıkar çıkmaz marşmelovu ağzına atar, bazıları bekleyebilir.
Bu çocuklar, kendilerini tutmak için akıllarına gelen her şeyi denerler.
Elleriyle gözlerini kapattıkları, tepsiyi göremeyecek şekilde arkalarını döndükleri, masayı tekmeledikleri, kendi saçlarını çektikleri ya da küçük peluş bir hayvanmış gibi şekerlemeyi okşadıkları gözlemlendi diye yazdı araştırmacılar.
Denemeye katılan altıyüz çocuktan sadece üçte biri, ikinci bir marşmelovu alabilmek için bu baştan çıkarıcı ilk marşmelova yeteri kadar karşı koyabildi.
En sonuncusu 2011’de yapılan bir dizi takip araştırması, bu çalışmada zevki ertelemeyi başaran anaokulu çocuklarının büyüdüklerinde okullarında ve kariyerlerinde daha başarılı olduklarını ortaya çıkardı.
Marşmelov araştırması hem basitliği açısından hem de hayat için bir metafor olması bakımından olağanüstüdür.
Genlerimizde becerilerle doğarız ama başarımızın şaşırtıcı bir kısmı da odaklanma ve öz disiplin tarafından belirlenir ve bunlar da motivasyon ve kişinin kendi yeteneklerini geliştirmesinin sonucudur.
Aklında Kalsın / Alıntı