Mahatma Gandi 1930 Yılı Mart-Nisan aylarında İngiliz sömürgecilerinin 250 yıllık tuz tekeli yasasını kırmak için 388 kilometrelik büyük tuz yürüyüşünü bitirdi.
Deniz kıyısında bir avuç tuz üretti ve yasaya karşı geldiği için onun gibi yürüyüp tuz üreten 60.000 destekçisi ile birlikte İngiliz sömürgecilerince tutuklandı.
Zaten yıllardır haksız ve ayrımcı yasaları ihlal edip tutuklanıyordu.
O tutuklandıktan sonra onbinlerce kişi aynı direnişi yapıp tutuklanınca başa çıkamayan İngilizler yasayı değiştirmek zorunda kalıyorlardı.
Gandi bir yıl sonra Londra‘ya bir konferans nedeni ile gidince şaşırtıcı bir biçimde saraya davet edildi.
Konferansa katılan herkesi çaya davet eden kral, imparatorluğa kök söktüren bu adamı herkesten ayırmak istememişti.
Büyük Britanya Kralı ile görüşmeye saraya geldiğinde üzerinde ceza evinde iken kendi dokuduğu fakir Hint köylülerinin pamuklu beyaz örtü elbisesi ve sandaletleri vardı.
Oysa protokol kurallarına son derece önem veren İngilizler, kraliyet resepsiyonlarında ne giyileceğinin kesin kurallarını kendisine bir not ile göndermişlerdi.
Ancak Gandi görüşme öncesi bir gazeteci kendisine bu kurallara uyma niyetini sorduğunda şu cevabı verdi;
─ Kral ile görüştüğümde her zaman giydiklerimin dışında bir kıyafet giymem saygısızlık olur.
Çünkü bu örtü dışında giyeceğim başka bir kıyafet benim üzerimde iğreti duracaktır.
Nitekim görüşmeye eski sandaletleri ve temiz bembeyaz pamuklu örtüsü ile bir omuzu ve bacakları çıplak gitti.
Amerikalı bir gazeteci görüşme sonrasında Gandi’ye;
─ İmparatorun karşısında bu şekilde yarı çıplak durmaktan utanmadınız mı? diye sordu
Gandi;
─ Niye utanayım ki? Kral ikimize de yetecek kadar giyimliydi...
Moris Levi