Çöllerde avare dolaşan bir filozof, devesi ile yolculuk yapan bir köylüye rastladı.
Nereden gelip nereye gittiğini öğrendikten sonra, devenin iki yanına sarkmış çuvallarda neler olduğunu sordu. Köylü;
─ Onların birine buğday, diğerine kum doldurdum… diye cevap verdi. Filozof;
─ Buğdayı anladım ama, kumu niçin doldurdun? diye sorunca köylü;
─ İkinci çuval boş kalsaydı denge bozulurdu! dedi. Filozof gülmeye başladı;
─ Denge sağlamak için buğdayın yarısını bir çuvala, diğer yarısını da öbürüne doldursaydın herhalde daha akıllıca davranmış, zavallı devenin yükünü de azaltmış olurdun dedi.
Köylü şaşırmış, bu bilge adama hayranlıkla bakmaya başlamıştı.
─ Sen, dedi, padişah yahut vezir olmalısın! Bu kadar akıl ancak onlarda bulunabilir.
─ Hayır dedi filozof, ben ne padişahım, ne de vezir.
─ Öyleyse dükkan sahibi zengin birisin…
─ Ne gezer, cebinde mangırı bile olmayan bir adamım ben! Bunca bilgi ve hikmetin karşılığı olarak elimdeki şu değnek ve hırpani kıyafetlerimle gezip duruyorum çöllerde…
Köylü bu cevap karşısında hiç memnun olmamıştı;
─ Çekil git yanımdan! diye bağırdı. Senin bilgi ve hikmet dediğin şeyin bir faydası bulunsaydı, önce sana yarardı.
Torbamın birinde kum, diğerinde buğday olması, senin içi boş bilgi ve felsefenden çok daha iyidir!..
Mevlana – Mesnevi