Memleketin birinde bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.
Bu nedenle her yıl kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış.
Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiş. Yanında da en yakın yardımcısı Haso…
Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış;
─ Ula Haso, ahali bakiy mi…? “
Haso cevap verirmiş;
─ Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakiy.
Ağa çisiyle karın üzerine imzasını atarmış “Abdullah Mandacıoğlu”.
Sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
─ Hala bakirler mi…?
─He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler.
Her sene aynı tören sürermiş.
Aradan yıllar geçmiş. Ağa yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına.
Sormuş Haso’ya;
─ Ahali bakir mi?
─ He ağam, bakirler, köpekler, kediler bile camdadır.
Ağa “Abdullah” diye adını, arkasından da “Mandacıoğlu” diye soyadını yazmaya başlamış ki, kalakalmış, çünkü yaş gereği prostat…! Halka rezil olmak var işin ucunda!
Alçak sesle Haso’ya sormuş;
─ Bakirler mi…?
─ He ağam, bakirler de, sen ne diye durdun öyle?
Ağa çaresiz;
─ Ula gel yanıma, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu, diye emretmiş.
Haso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip ;
─ Ağam, demiş kırk yıldır kafama vurdun salak dedin, sırtıma vurdun aptal dedin. Ha bu Haso kulun okumayı yazmayı sökemedi ki, hele bi ucunu tut da yazının devamını sen yaz…