1 Mayıs yaklaşık 150 yıldır işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanır.
O gün işçi sınıfı ve en geniş anlamıyla emekçi kitleler meydanları doldurur, siyasi ve ekonomik taleplerini dile getirir.
Neden 1 Mayıs?
1 Mayıs gününün ilham kaynağı olan dört yiğit işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için “Amerikan adaleti” tarafından idam edildiler.
İşçi önderleri idam edildi, işçi ve emekçi kitleler üzerinde diktatörce bir baskı kuruldu, Amerikada tüm gösteriler yasaklandı.
Aynı dönem dünya genelinde 8 saatlik işgünü mücadelesi veren milyonlarca işçi, idam edilen işçi kardeşlerinin acısını derinden hissettiler.
14 Temmuz -21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi.
Böylece Amerikada ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.
8 Saatlik işgünü mücadelesi verdiği için idam edilen Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:
“Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”
Albert Persons’un Mektubu
Yavrularım, Elveda!!…
“Bu kelimeleri yazarken adlarınızın üstüne gözyaşlarım damlıyor… Bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız. Bir gün zaten gidecektim…
Ama şimdi daha mutluyum. Babanızla gurur duyabilirsiniz. Bir gün diyeceksiniz ki bizim babamız haklıydı ve gitti.
Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi… Ben tüm bir insanlık için var olduğumun bilincindeydim.
Size de böyle bir misyon emanet ediyorum yavrularım. Kendiniz için değil tüm insanlık için var olun.Mücadeleniz hep haksızlığa uğrayanlar için olsun.Böylece insanlık size minnettar kalacaktır.
Gurur duyabilirsiniz çocuklarım… Babanız haklı bir dava için gidiyor. Hiç bir zaman hayat böyle geldi böyle gidiyor demeyin. Erdemli ve cesaretli olun.
Korkmayın hiçbir zaman! Erdeminiz size cesaret verecektir. İyilikleriniz hiç unutulmayacaktır.
Dünya var oldukça geride bıraktığınız şerefli yaşam başkaları tarafından anılacaktı. Anılmayacağını bilseniz bile siz iyilik, doğruluk ve adaletten ayrılmayın.
Sevgili evlatlarım hayattan hiçbir zaman nefret etmeyin. Tanrı bize insanca yaşayalım diye bu dünyayı verdi. Sorumlusunuz yavrularım! Haksızlıkların karşısında durun, sessiz kalmayın.
Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz. Babanız, özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır.
Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum… İnsanları sevin, haksızlık yapmayın, yapana da ses çıkarın!!
Babanız şerefli bir insan. Onun adına örnek olun. Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız. Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun…
Çocuklarım, değerli varlıklarım; bu mektubu yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocukları için ölen birçok kişinin ölüm yıldönümlerinde de okumanızı istiyorum.
Yavrularım, elveda…”