İnsanları Sevmek Çok Güzel

İnsanları sevmek çok güzel… Ama riyasız sevmek…

Yalandan dolandan uzak, şımarmadan sevmek…

Şımarmadan yaşamak…

Kundakla doğduk kefenle öleceğiz noktasından yürüyüp din, ırk ve renk ayrımı yapmadan tüm insanları sevmek…

Böylesi güzel bence… Zenci, kendi derisini kendi boyamadı ki… Lenslerle değişen göz renklerine renk demem ben…

Ve de yılların yüzüme çizdiği onurlu çizgileri, hiçbir çizginin silememesi güzel bence…

Ne yazık ki babam beni bir kez olsun sevmedi biliyor musun? Ortaokulun ilk sınıfında iftihar kitabına geçmiştim.

O büyük ciltli kitabı binbir neşe ile evimize getirdiğimde heyecandan minicik kalbim neredeyse duracaktı.

Resmimin olduğu sayfayı açıp “kereste tüccarı Kaya Müren oğlu Zeki Müren” yazan, altında o yuvarlak gözlüklü, lepiska saçlı saf yüzümü babam öpecek zannettim.

Öpmedi… İçkiliydi… Şöyle bir baktı, normalmiş gibi davrandı ve bitmeye yüz tutan rakısını takviye için beni mahalle bakkalına yolladı.

Hiç unutmam, ayağımda kırmızı takunyalarım vardı.

O an “acaba okumaya devam etsem mi” diye düşündüm.

Sevgi beklediğim büyük bir varlıktan, yani babamdan umduğum ilgiyi göremeyince yıkılmıştım.

“Acaba bu tip olaylara her baba ilgisiz midir?” diye düşündüğümde, tüm komşu amcaları hayal ettim.

Hepsi çocuklarına daha yakın, daha şefkatli ve daha sıcaktılar. İşte bu nedenle zannediyorum, babamı hiç sevmedim.

Zeki Müren