Batı’da Avicenna olarak bilinen ünlü tıp, bilim ve düşünce insanı İbn-i Sina (981-1037) kendisini meşhur eden tıbbi çalışmalarının yanında, fizikteki kuvvet, hareket, ısı ve ışık gibi konulardaki çalışmalarıyla da bilinir.
Bu çalışmaların en önemlilerinden biri de klasik fizikteki temelini İbn-İ Sina’nın atmış olduğu hareket-kuvvet ilişkine dair söyledikleridir.
İbn-İ Sina, Aristo’nun bir cisme etkiyen kuvvet ortadan kalktığında da cisimdeki hareket etme durumunun havanın etkisiyle olması yaklaşımını reddetmiş, bunun esas sebebini cisme kazandırılan hareket etme isteği (kasri meyil) olarak görmüştür.
İbn-i Sina’nın öngördüğü bu durum cismin bu isteğinin ölçüsü oranında kazandığı hareket miktarını temsil eder.
Aynı hıza sahip iki cisimden ağır olanı durdurmak hafif olana göre daha zordur.
İbn-i Sina’nın ”kasri meyil” veya ”güdümlenmiş eğilim” dediği şey günümüz fizik bilimindeki momentum kavramından başka bir şey değildir.
Biz buradaki kasri meyil (momentum) olayını hareket miktarı kavramı ile açıklarız.
Bir örnek vermek gerekirse çapları eşit 2m ve m kütleli bilyeler aynı düzeyden serbest bırakıldıklarında çamurlu zemine eşit büyüklükteki hızlarla çarpmalarına karşın, 2m kütleli bilyenin çamura daha çok saplandığı gözlenir.
Hemen farklı bir pencere daha açtığımızda özdeş 2 bilyeden biri diğerine göre daha yukarıdaki düzeyden serbest bırakıldığında, daha yukarıdan bırakılan bilyenin daha büyük hızla çamurlu zemine çarptığı için çamura daha çok saplandığı gözlenir.
Çamura saplanma olayı yukarıda bahsettiğim hareket miktarı kavramıdır.
İlk deneyde hızlar aynıyken kütlesi büyük olan ikinci deneyde ise kütleler aynıyken hızı büyük olan çamura daha çok saplanmıştır.
Demek ki bir cismin hareket miktarının büyük olması, kütlesinin ya da hızının büyük olmasıyla ilgili bir durumdur.
Bu nedenle fizikte bir cismin hareket miktarının ölçüsüne momentum (kasri meyil) denir.