Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur. Bir ev, mobilyaların üzerine “Seni seviyorum” yazabildiğinde gerçek bir ev olur.
Yıllardır her hafta sonu, “aman biri çıkıp geliverirse” diye en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcadım.
En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar! Ben kendimi harap ettiğimle kalıyorum.
ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum.
Onlar benim daha çok dışarıda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.
Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin.
Hayat kısa, tadını çıkarın!
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın; ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi; kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek?
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın; ama bilin ki çok zamanımız yok.
İçilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlenecek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat varken…
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın; ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla…
Bu gün bir daha yaşanmayacak!
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın; ama kararında olsun ve hep aklınızda bulunsun: Yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek.
Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde -ki hepimiz mecbur gideceğiz- geride daha çok toz bırakacağız!
Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat…
Alıntı