İş dünyasında başarının zirvesine ulaştım. Diğer insanların gözünde, benim hayatım tam bir başarı örneği.
Ancak, çalışmanın yanında mutluluğu çok az yaşadım. Sonuç olarak, zenginlik ve varlık hayatın alıştığım bir yönü oldu.
Şu anda bir hasta yatağında tüm hayatımı gözden geçirirken, sahip olduğum tüm zenginlik ve tanınmanın ölümün karşısında solduğunu ve anlamsızlaştığını görüyorum.
Karanlıkta bana hayat desteği veren cihazların yeşil ışıklarına bakarken onların çalışma uğultularını dinliyorum. Ölümün nefesinin giderek yaklaştığını hissediyorum…
Şimdi şunu biliyorum; hayatımız için yeteri kadar varlık elde ettiğimiz zaman zenginlikle ilgisi olmayan konuların peşinden gitmemiz gerekir, daha önemli olan şeylerin…
Belki dostluklar, belki aşk, belki sanat, belki de gençlik yıllarında kurduğumuz hayaller…
Sürekli olarak zenginliğin peşinde koşmak insanı benim gibi eğri büğrü hale getiriyor.
Kazandığım zenginliği ve varlığı birlikte götüremiyorum.
Birlikte götürebildiğim tek şey sevginin oluşturduğu hatıralarım.
Sizinle birlikte olan, size güç veren ve size yola devam etmeniz için ışık veren gerçek zenginlik işte bu sevgi dolu hatıralar.
Hayat gerçekten çok kısa. Gitmek istediğiniz yere gidin.
Ulaşmak istediğiniz yüksekliğe ulaşın. Hepsi sizin kalbinizde ve ellerinizde.
Dünyanın en pahalı yatağı hangisidir biliyor musunuz? Hasta yatağı…
Sizin için arabayı sürmesi için bir kişiyi kiralayabilirsiniz. Sizin için para kazanması için bir kişiyi istihdam edebilirsiniz. Ancak hastalığınızı sizin için taşıyacak kimseyi bulamazsınız.
Kaybedilen her şey yeniden kazanılabilir. Ancak kaybolduğu zaman asla yeniden elde edemeyeceğiniz bir şey var: Hayat.
Şu anda nasıl bir hayat sahnesinde olduğumuzla, zaman içinde, perdeler aşağıya inince yüzleşiyoruz.
Diğer insanlara şefkat gösterin. Ailenize, eşinize ve dostlarınıza değer verin. Sevgiye değer verin, kendinize iyi bakın…