Sene 1965. Bir genel müdürlükte özel kalem müdürü yardımcısıyım. Bayrama on gün varken benim müdür hastalandı. Ben ise işe gireli iki hafta olmuş, olmamış.
Genel müdür beni çağırttı:
─Tebrik kartları hazır mı? Şaşırdım:
─ Anlamadım! Hangi kartlar efendim?
─ Aman evladım, Şükrü Bey sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartları şimdiye kadar hazır olmalıydı. Eyvah. Çabuk hemen hazırlayın.
─ Emredersiniz efendim! dedim. Ancak sabaha kadar üç bin kartı nasıl yazacağım?
Genel müdür, bütün kartları çini mürekkebiyle ve en güzel yazımla yazmamı istedi. Üç bin karttan iki bin tanesini kendisinden makamca alttakilere şu şekilde yazacaktım:
“Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.”
Bin tanesi de üst makamdakilere olacaktı ve onlarda da şu ifade yer alacaktı:
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.”
Sabaha kadar üç bin kart, düşünebiliyor musunuz?
Ne yapalım? Çaresiz mecburen kolları sıvadım ve başladım öncelikli ikibin karta:
“Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.”
“Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.”
“Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.” …
1, 5, 10, 100, 200, 500… Yazıyorum, yazıyorum bitmiyor! Nasıl sıkıntı bastı bir bilseniz!
İki paket sigarayı bu arada bitirmişim. Öyle işkence çekiyorum ki, ekmek parası olmasa bırakıp kaçacağım. Sıra ikibininci karta geldiğinde şafak söküyordu. Ben de bitmişim ama önümde hala yığınla kart duruyor!
Şimdi bin tane de üst makamlara yazılması gerekenler var. Dört paket sigarayla birlikte “Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim” cümlelerine başladım.
Boyuna yazıyorum. Göz kapaklarım iyice ağırlaştı, takoz koysam gene de kapanacak.
200, 500, 700. Yaz babam yaz. Ama artık kalemi parmaklarımın arasında tutamaz oldum. Ben kaleme değil, kalem bana hâkim…
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.”
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.”
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.” …
Bir müddet sonra gerisini nasıl yazmışım, hiç hatırlamıyorum:
“Sizin de, eşinizin de, Niyazi’nin de bayramını saygıyla eder, sıhhatli tebrik dilerim.”
“Sizin Niyazi ile eşiniz birlikte bayramınızı sıhhat dilerim, tebrikle beraber.”
“Niyaz ederim başarılı günler, sizinle eşinizin bayramını kutlarken.”
“Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla, sıhhatli günler diler, Niyazi ile beraber ederim.”
“Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken, ayrıca sıhhatle ederim.”
“Önce bayramınızı başarılı eder, sonra eşinizle Niyazi’ye tebrikli günler dilerim.”
“Niyazi Bey, bayram günü eşiniz ile birlikte sizi sıhhat ile tebrik etsin.”
“Bayramınız Niyazi ile sıhhat bulsun, eşiniz ile birlikte tebrik olsun.”
“Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi’ye başarılar diler, aynı zamanda ederim.”
“Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar, Niyazi’nin gözlerinden öperim.”
“Sizin de, eşinizin de, Niyazi’nin de; bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de bayramını beklerim. Saygıyla tebrik ederken.”
“Önce Niyazi bayramı tebrik etsin. Yok öyle yağma. Ben size ve eşinize sıhhat dilerim sonra.”
“Bayram günü eşiniz ve Niyazi’ye dikkat edin, size de daha bayram gelebilir.”
“Tebrik ederim Niyazi’yi, eşiniz ile birlikte sizin bayram sabahı sıhhatinizi dilemiş.”
…
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim. Genel müdür bir ikisine şöyle baktı: “Aferin” dedi. “Güzel yazmışsın. Hemen postalayın!”
Biz de hemen postaladık! Üç gün sonra önce bizim genel müdürü, sonra da tahmin ettiğiniz gibi beni postaladılar!
Aziz Nesin