1968’deki Meksika Olimpiyat Oyunları’na beklenmedik bir durum yaşandı.
O zamana kadar bütün yüksek atlamacılar, yüzleri çıtaya dönük, vücutları paralel şekilde çıtayı geçmeye çalıştıkları, alışılmış ”Western Roll” tekniği ile yarışıyorlardı. Fakat bu durum değişmek üzereydi.
Pek tanınmamış bir atlet çıtaya yaklaştı ve 2.24 metrelik atlayışı ile yeni dünya rekorunun sahibi oldu.
Tek yaptığı havalandıktan sonra, tüm atletlerin aksine çıtaya yüzünü değil sırtını dönmekti. Ayaklarını yukarı çekti, dizlerini kırdı ve tüm bedenini sırt üstü çıtanın üstünden geçirmeyi başardı.
Atletin adı, Dick Fosbury’di. Ve o günden sonra bu atlayış onun adı ile anıldı. O zaman bunun bir şans olduğunu düşünenler ve unutulup gideceğini söyleyenler çok oldu.
Ama bugün hala yüksek atlamada bu teknik (Fosbury Flop) kullanılıyor. Fosbury, insanoğlunun o güne kadar ulaşabildiği en yüksek seviyeye sıçramayı başardı.
Ve bunu herkesin gittiği yoldan gitmeyerek, yeni bir yol deneyerek yaptı. Herkesin aksine, tersini düşündü.
Bu basit bir düşünce olarak ortaya çıktı, bir tekniğe dönüştü ve yüksek atlama tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Herkesin gittiği bir yol seni büyük bir başarıya götürmez, büyük bir başarı istiyorsan, aklını kullan, aksini düşün, kalabalıktan sıyrıl, yeni yollar bul ve korkusuzca dene…