Oğuz ilinde Duha Koca Oğlu Deli Dumrul derler bir er vardı. Suyu akmayan kuru bir çayın üstüne köprü yaptıran Deli Dumrul, geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden döve döve kırk akçe alırdı.
Bunu yapmasının sebebi erliğini, bahadırlığını ispatlamak, ününü artırmaktı. Bir gün köprüsünün yanına konan bir bölük obadan ağlama sesleri duydu.
Varıp yanlarına yetişti. “Niye gürültü ediyorsunuz” diye onlara çıkıştı. “Bir yiğidimiz öldü, onun için ağlayıp feryat ediyoruz.” dediler.
Deli Dumrul kimin öldürdüğünü sorunca “Allah’tan emir geldi, al kanatlı Azrail gelip o yiğidin canını aldı.” dediler.
Bunun üzerine Deli Dumrul “Bre kimdir o Azrail ki adamın canını alıyor? Allah’ım! Şu Azrail’i bana göster ki onunla savaşayım, o yiğidin canını kurtarayım. Azrail bir daha kimsenin canını da almasın.” diye Allah’a yalvardı.
Deli Dumrul’un bu sözü Allah’ın hoşuna gitmedi. Allah Teala Azrail’e emretti, “O delinin benzini sarart, canını hırıldat” dedi.
Deli Dumrul kırk yiğidiyle yiyip içerken Azrail kimseye görünmeden çıka geldi. Onu sadece Deli Dumrul gördü.
Onun heybetini görünce de eli ayağı tutmaz oldu. “Bre! Ne heybetli ihtiyarsın. Kimse seni görmedi. Sadece ben gördüm. Görünce de gözüm görmez, elim tutmaz oldu. Kimsin söyle bana?” diye Azrail’e sordu.
Azrail cevap verdi. “Bre deli! Al kanatlı Azrail benim. İşte geldim. Senin canını alacağım.” Azrail böyle deyince Deli Dumrul kılıcına davrandı, Azrail’e hamle yaptı.
Azrail de bir güvercin oldu, pencereden uçup gitti. Deli Dumrul bu duruma kahkaha ile güldü. “Yiğitlerim gördünüz mü, Azrail öyle korktu ki geniş kapıyı bırakıp dar bacadan kaçtı gitti. Ben de onu doğanımla takip edip yakalayacağım” dedi.
Sonra atına bindi, doğanını aldı ve ardına düştü. Bir kaç güvercin bulup öldürdü. Geri dönüp evine gelirken Azrail atının gözüne göründü.
At ürktü, Deli Dumrul yere düştü. Azrail göğsüne bastırdı, Deli Dumrul hırlamaya başladı. Azrail’den aman diledi. “O gün sarhoştum, ne dediğimi bilemedim, canımı alma, medet!” dedi.
Azrail “Bana değil Allah’a yalvar.” dedi. O da Allah’a bir güzel söz ile yalvardı. Allah’ın hoşuna gitti. “Deli Dumrul canı yerine can bulsun, onun canı âzât olsun.” diye Azrail’e emretti.
Azrail Allah’ın emrini Dumrul’a söyledi. Deli Dumrul “Bir ihtiyar anam, babam var, onlardan can isteyeyim, belki birisi verir.” dedi.
Deli Dumrul önce babasının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Babasından can istedi.
Babası “Oğul, Azrail’e söyle, ne isterse vereyim, malımı, mülkümü alsın. Ama canımı veremem. Anan benden daha sevgilidir. Anandan iste.” dedi.
Deli Dumrul anasının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Anasından can istedi. Ama anası da “can tatlı” diyerek canını vermedi.
Bunun üzerine Azrail Deli Dumrul’un canını almaya davrandı. Deli Dumrul aman diledi. “Canımı almadan önce karımla buluşayım. Onunla vedalaşayım. İki oğlum var, onları emanet edeyim. Sonra canımı al.” dedi. Azrail kabul etti.
Deli Dumrul karısının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Bütün her şeyini ona emanet etti. Karısı ise “Benden sonra gönlün kimi severse onunla evlen. Oğlancıklarımı öksüz koyma!” dedi.
Karısı bunu kabul etmedi. “Sen benim gönül verip sevdiğim, koç yiğidimsin. Sen olmadıktan sonra malı, mülkü neyleyim, başkasıyla niye evleneyim. Benim canım sana kurban olsun. Kadir Tanrı senin yerine benim canımı alsın.” dedi. Bunun üzerine Azrail karısının canını almaya geldi.
Deli Dumrul eşine kıyamadı. Allah Teala’ya yalvardı. “Yüceler yücesi güzel Tanrı, alırsan ikimizin canını birlikte al. Bırakırsan da ikimizin canını birlikte bırak.”
Deli Dumrul’un yalvarması Allah Teala’ya hoş geldi. Deli Dumrul ile karısının canını bağışladı. Onlara yüz kırk yıl ömür verdi. Anasıyla babasının canını aldı.
Dedem Korkut geldi, destan söyledi, deyiş dedi. “Bu destan Deli Dumrul’un olsun. Benden sonra alp ozanlar söylesin. Alnı açık cömert erenler dinlesin.” dedi.
Dede Korkut