Zengin bir kumaş tüccarı olan Cimon, ortağının yalan beyanları ile o dönem çokça uygulanan bir ceza olan açlık zindanına atılır.
Bu zindanlarda insanlar günlerce aç bırakılarak ölüme mahkum edilirdi.
Aç kalarak ölüme mahkum edilen Cimon’un kızı Pero, sürekli gardiyanlara yalvararak babasını görmeye gelmektedir.
Yaklaşık yarım saatlik bu görüşmeler rutinleşir. Pero birkaç gün sonraki gelişince yanında yeni doğan çocuğunu da getirmiştir.
Babası ile konuşurken ağlayan bebeği susturmak için bir göğsünü açar ve çocuğu emzirmeye başlar. İşte o an aklına babasının hayatını kurtaracak olan fikir gelir.
O günden sonra Pero düzenli olarak her gün babasını ziyarete gelir.
Aradan birkaç hafta geçmesine rağmen yaşlı adam hala ölmemiştir, ve bu hapishane yetkililerin de dikkatini çeker.
Aradan uzunca bir süre daha geçer ve Simon hala hayattadır. Bunun üzerine Kral, Simon ve Pero’nun görüşmelerinin gizlice izlenmesini ister.
Gardiyanlardan biri gizlice Simon ve Pero’nun görüşmesini izler, ve gördüklerini de krala anlatır.
Duyduklarıyla şaşkına dönen Kral, Pero’nun yaptığı bu fedakarlık karşısında kayıtsız kalamaz ve Simon’un serbest bırakılması emrini verir.
Gardiyanın gördüğü şudur; Pero babasını ziyarete geldiği hergün açlığa mahkum edilmiş olan ve yiyecek hiçbir şey verilmeyen babasını tıpkı çocuğunu emzirir gibi emzirmekte ve açlıktan ölmesine mani olmaktadır…
Tablo: Peter Paul Rubens