Nasreddin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, neredeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasreddin Hoca sormuş:
— Ne cüretle vuruyorsun evladım!.. Derdin nedir!
— Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim.
— Deli misin divane misin bre delikanlı, birine benzetmekle böyle yapılır mı!
— Çok haklısınız hocam, ben küçük bir hata yaptım, lakin siz de pireyi deve yaptınız. Çok büyüttünüz, altı üstü bir tokat attım!
— Yürü o zaman, Kadı’ya gidiyoruz!
Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen Kadı Efendi, Nasreddin Hoca’ya vuran gencin akrabasıymış. Kadı Efendi, Nasreddin Hoca’yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:
— Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam seni bi akranına benzetmiş, o yüzden de böyle bir hata etmiş. Sen affet bu genci, tatlıya bağlayalım olayı, ne dersin?
Nasreddin Hoca ısrar etmiş:
— Olmaz, mahkeme yapılsın.
Kadı Efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp kararını vermiş:
— Ceza olarak Nasreddin Hoca’ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!..
Nasreddin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş.
Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasreddin Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra şöyle demiş:
— Kusura bakma Kadı Efendi, daha fazla bekleyemem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!..