İtalyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica anlatıyor:
İtalya’da Napoli’nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Barda espressolarımızı içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri barmene “due caffee, uno sospeso (iki kahve, biri askıda)” diyor.
İki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt asıyor.
Biraz sonra iki kişi içeri giriyor: “due caffee e un sospeso (iki kahve ve bir askıda)” diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar.
Barmen yine bir küçük kağıt daha asıyor tezgahın üstündeki çiviye…
Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyor.
Derken üstü başı biraz eski püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene “un caffee sospeso (askıdan bir kahve)” dedi, ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti.
Barmen de tezgahın üzerine asmış olduğu kağıtlardan bir tanesini aşağı indiriverdi…
Yukarıda okuduğunuz hikayeyi birkaç hafta önce ben de internette tesadüfen okudum. O yazıyı okuyunca da bende jeton düştü… Sizlere de anlatayım:
İki yıldır yaşadığım İstanbul Sancaktepe’de evime yakın bir fırın var. Yakında fırın varken bakkaldan ekmek alacak değiliz ya, her gün ekmeğimizi fırından alıyoruz.
İlk zamanlar fırına her gittiğimde tezgahın arka tarafında üstte asılı duran “askıda ekmek” yazısını görüp merak ederdim.
Önceleri “herhalde fırıncıların kullandığı bir deyimdir” diye düşündüm. Ekmek pişirme zamanı yada ekmek sayısı gibi bir şeyleri anlatmak için kullanılan bi gösterge olabilir miydi acaba.
Kafama takılmıştı, düşündüm düşündüm ancak ne anlama geldiğine dair hiçbir fikir yürütemedim.
Sonra bi gün tezgahta duran genç arkadaşa “askıda ekmek” ne demek diye sordum. O da bana “askıda bilmem kaç tane ekmek olduğunu gösteriyor” dedi…
Bu defa iyice kafam karıştı. Yukarıda İtalya ile ilgili olan kısa hikayeyi okuyunca anladım ki benzer bir şey.
Kısa bir araştırma ile de gerçeği öğrenmiş oldum.
Olayın aslı şuymuş;
Anadoluda yüzyıllarca yoksulluk çeken halk, açlığın ve sefaletin ne anlama geldiğini iyi bildiği için, kendiliğinden bir dayanışma yöntemi geliştirmiş zamanında.
Kendisine ekmek almaya giden biri, fazladan birkaç ekmek parası veriyor fırıncıya, ve fırıncı fazladan aldığı para karşılığı olan ekmeği askıya çıkarmış oluyor.
Ekmek almaya yetecek kadar parası olmayan yoksul insanlar da geliyor ve askıdaki ekmeklerden ihtiyacı olduğu kadar alıyor.
Şu inceliğe bakar mısınız…
Kendisine ekmek alırken, belki de hiç tanımadığı ve hiçbir zaman da tanışmayacağı, ekmek parası olmayan bir yoksula ekmek alıyor, ve o yoksul ekmeği kendisine kimin aldığını dahi bilmiyor…
Ancak kendisine ekmek alırken “askıya bir ekmek” diyerek parasını veren kişi biliyor ki, Anadoluda açlık ve yoksulluk yüzyıllardır vardı, hala da var…
Askıdaki ekmeği alan yoksul biliyor ki Anadoluda yüzyıllardır açlığın halinden anlayan, dayanışmanın ve insanlığın ne demek olduğunu gayet iyi bilen insanlar vardı, hala da var…
Hasan Güney