İstanbul’a iş için gelen Gaziantepli bir ağa acıkan karnını doyurmak için bir lokantaya girmiş.
Lokantanın kapısında duran papağan;
─ Hoşgeldin Antepli, hoşgeldin Antepli, diyerek karşılamış ağayı.
Bu durum ağanın çok hoşuna gitmiş.
Lokantanın sahibini çağırmış yanına;
─ Bu kuş benim Antepli olduğumu nereden anladı? diye sormuş.
Lokantanın sahibi;
─ O çok zeki bir hayvandır, içeri girenin nereli olduğunu hemen anlar, demiş.
Ağa papağanı ona satması için adama baskı yapmış ve büyük paralar teklif etmiş.
Papağanı satmak istemeyen ama teklif edilen para karşısında da kayıtsız kalamayan lokanta sahibi;
─ Bu papağan bizim işletmemizin simgesi, satamayız. Ancak siz isterseniz bunun yumurtalarından satarım size, bunun yavruları da aynı bunun gibi zeki olur, demiş.
Hayli yüksek bir fiyata yumurtaları almayı kabul etmiş Antepli ağa.
Lokantacı söz vermiş ama ortada yumurta yok!
Girmiş kilere, eline bir sepet almış önüne ne yumurtası gelirse doldurmuş; tavuk yumurtası, hindi yumurtası, bıldırcın yumurtası…
Ağaya sepeti vermiş. Ağa heyecanla Antep’e dönmüş. Aşireti toplamış ve;
─ Antep’i meşhur edicez. Bu yumurtaların anası adamı görür görmez nereli olduğunu anlıyor. Ondan doğanlar da onun kadar zeki olur, hemen bir kuluçka makinesi bulun, yavruları bir an önce alalım, der.
Kuluçka makinesi bulunur, yumurtalar özenle kuluçkaya yatırılır ve aşiret beklemeye başlar. Bir süre sonra civcivler çıkmaya başlar. Ama ortada bi gariplik vardır, yumurtalardan çıkan yavrular tavuk, hindi, bıldırcın yavrularıdır.
Ağa beyninden vurulmuşa döner ve hemen İstanbul’un yolunu tutar, yumurtaları aldığı lokantaya gelir.
Papağan yine kapı girişindedir, ağayı görünce başlar;
─ Hoşgeldin keriz Antepli, hoş geldin keriz Antepli…
Ağa papağanın kulağına eğilir;
─ Benim keriz olduğumu bir tek sen biliyorsun ama senin kimlerle yattığını bütün Antepli biliyor…