Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar.
Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet’in annesini yemeğe davet ederler.
Mehmet’in annesi akşam yemeği süresince Handan’ı uzun uzun süzer ve aslında Handan’ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu düşünür.
Aralarında ev arkadaşlığından daha ileri boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder.
Aklını okumuşçasına Mehmet annesine der ki;
─ Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız anne, ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmet’in annesi evine döner.
Aradan bir iki gün geçer, Handan Mehmet’e der ki;
─ Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar;
─ Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum, ama ben yine de kendisine bir mektup yazar sorarım.
Oturur ve annesine mektup yazar;
“Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum.
Fakat konu şu ki;
Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp.”
Sevgiler, oğlun Mehmet.
Bir hafta sonra Mehmet’in annesinden mektup gelir;
“Sevgili oğlum, Handan’la yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki;
Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu.”
Sevgilerle annen…