Bu türkü Suat Bey ve Şadiye Hanım’ın hikâyesidir.
İçkili mekanların vazgeçilmez şarkılarındandır. Söz ve müziği anonimdir.
Her duyduğumuzda mırıldanarak eşlik edecek kadar biliriz sözlerini. Peki ya hikayesini?
Efendim Şadiye zengin bir konağın kızıdır.
Öyle ki; babası Osmanlının Bahri Paşa’sıdır, zamanın İstanbul’unda en çok bilinen, tanınan, güzelliği ile meşhur hanımefendilerden biridir.
Suat ise ailesi ile birlikte Ada’da yaşayan fakir bir gençtir.
Kader ikisini bir yaz Ada’da buluşturur ve birbirlerine âşık olurlar.
Fakat Paşa babası, kızını Suat Bey’e vermek istemez.
Sonbaharla birlikte Şadiye ve ailesi Ada’dan ayrılır, İstanbula dönerler.
Suat ise yaşadığı adada kalır. Ve Ada’nın sahilinde hep Şadiye’nin ona geleceği günü bekler.
Bu arada mektuplarla haberleşmeye devam eder genç aşıklar.
Şadiye ailesini bu evlilik için ikna etmek için ne kadar uğraşsa da ailesi, özellikle de babası bu evliliğe kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır.
Yazdığı mektuba bir süredir cevap alamayan Suat Bey fırtınalı bir akşam aşkın ızdırabına dayanamaz ve kendini denizin azgın sularına bırakır.
Ertesi sabah, dün fırtına nedeni ile gelemeyen tekneden Suat Bey’e bir mektup gelmiştir.
Bu Şadiye’nin mektubudur. Mektupta Şadiye “Suat, babamı nihayet izdivacımıza ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz” yazmaktadır…